top of page
Ara

Yapay Zeka - Bir Distopyadan Daha Fazlası / 1

  • Yazarın fotoğrafı: Melih Yılmaz
    Melih Yılmaz
  • 29 Haz 2020
  • 3 dakikada okunur


Teknolojinin giderek artan hızda gelişmesi ve inovasyonların ardı ardına gelmesi ne kadar kulağa hoş ve tatmin edici gelişmeler olarak geliyor değil mi? Öyle ki 20.yy son çeyreğinden itibaren tüm bu Ar-Ge faaliyetlerinin birikimi olarak kendimize "kendi elimizle oluşturduğumuz bir rakip" bile oluşturduk… Sıklıkla AI kısalması ile duyduğumuz Yapay Zeka (Artificial Intelligence) son günlerde özellikle pandeminin getirdiği yeni normal gerçekliğinin sistemsel işleyişinde daha bir yer bul gibi...

İnsanların olmadığı ve sadece uzaktan sınırlı oranda müdahalede bulundukları durumda dahi küresel sistem bir şekilde işlemeye devam etti. Katastrofik çöküşler ve batışlara şahit olmadık üstelik küresel yapının hiç olmadığı kadar birbirine bağımlı olduğu böyle bir zaman diliminde... Önceki yazılarımda bu konulara değindiğim için fazla derinlemesine irdelemeyeceğim ancak kısaca üstü kapalı şekilde bir “aha anı” yaşandığını “böyle de işler baya yürüyomuş yahuu!” düşüncesinin hızla yayılarak GIG ekonomisinin eksponansiyel bir şekilde genişlemeye devam edeceği rahatlıkla söylenebilir. Konunun bu sosyo-ekonomik boyutuna bu yazı dizisinin sonraki bölümlerinde yer vermek istiyorum zira önce bir fikir örüntüsü inşa etmeden önce izninizle temel bazı noktaları sorgulamakta yarar var diye düşünüyorum;


İnsanoğlu yüzyıllardır… diye klişe başlamak istemiyorum ama kullanmasam da eksik kalır gibi de gelmiyor değil açıkçası...😊

Efenim biz insanlar evrende en fazla “bug”ı olan türlerden biri olabiliriz. Zaaflarımız ve kusurlarımız oldukça fazla ve bu en çok da yine bumerang misali bizleri vuruyor. Tarihin eski çağlarından beri isimler ve coğrafyalar farklı olsa da hep aynı zaafları gösterip aynı hatalara düşmüş olduğumuz gün gibi aşikar. Detayına çok fazla girmek konunun dağılmasına sebep olacağından burada bırakmak istiyorum ancak bu zaaf ve kusurlara kısacası sistemsel “bug”larımızın neler olduğunu sizler bir öz değerlendirme yaparak kolaylıkla algılayabilirsiniz zira bunlar hepimizde var…


İlk çağlardan beri bir takım sistemler oluşturduk. Devletler ve işleyen bir hukuk mekanizması oluşturarak işe başladık daha sonra biraz daha geliştirerek monarşik sistemlerin yerine demokratik parlamenter sistemler oluşturduk. Tümü sahip olduğumuz bu sistemsel “bug”lardan arınmak veya daha doğrusu “kendimizi yine kendimizden korumak” adına oluşturduğumuz yapılardı. Peki soru şu; yapay zeka bunlardan biri neden olmasın?

Malumunuz edebiyatta ve sinemada işlenen kurgusal yapay zeka algısı oldukça distopik. 1984’te vizyona giren Terminatör serisindeki Skynet veya 1999’da vizyona giren Matrix üçlemesi ya da biraz daha yakına gelirsek Will Smith’in baş rolünü oynadığı “I Robot”. Tüm bunlar distopik şekilde bilinçaltımızda yer eden yapay zeka algısının baş mimarları. Terminatör’de insanlar ile yapay zekanın savaşı devam ederken Matrix’te ise insanların kaybetmesiyle sonuçlanan benzer bir savaştan sonraki dönem ele alıyor. I robot’ta ise 2035 yılında yapay zeka teknolojisinin robotlar aracılığıyla nasıl sinsice güç kazandıkları ve sonrasında ayaklandıkları konu alınıyor.

Biz insanlar gücünü kestiremediğimiz ve bizden üstün olma ihtimali olan her şeye öcü muamelesi yapmakta bir numarayız!

Uzaylı istilasının konu alındığını filmlerde de bunu benzer şekilde görmemiz mümkün. Sebebi ise, halen ehlileştiremediğimiz sürüngen beynimiz ve belirsizliği dürtüsel olarak tehlike şeklinde algılayıp türlü senaryolar yazmakta usta olan amigdalamızdan başkası değil.

İşin ironik yanı, tüm bu kurgulardaki kötü yapay zeka portresi aslında insan olarak kendimizi yansıtmamızdan başka bir şey değil. Yani bizim gibi olacağını, bizim gibi düşüneceğini ve önüne gelen her şeyi yok edeceğini sanıyoruz oysaki milyonlarca insanı katleden Cengiz Han ve Moğol ordusunda ya da yakın tarihte 1. veya 2. dünya savaşlarında yapay zeka yoktu. Hiroşima ve Nagasaki’deki sivillerin üzerine termonükleer bombaları bırakan da yapay zeka değildi biz insanlardık...


Sözün özü insanlığın en azından bildiğimiz tarihindeki katastrofik yıkım ve katliamlarının yaşandığı olayların hiçbirini yapay zeka yapmadı... Biz kendimize yaptık... İşte tam da bu nedenle belki de belirli bir sistematik örüntü üzerine kurulu bilinç düzeyi daha yüksek bir yapıya bazı konuları devretmeyi en azından deneyebiliriz. Halihazırda belli sayıda insanın (Politikacılar, Forbes 500 zenginleri veya kanaat önderleri) nin “bug”larıyla yokuşa sürüklediği dünya düzeninde işlerin iyi gitmediği gayet aşikar diye düşünüyorum... -> Devam edecek

 
 
 

Commentaires


© 2019 by Melih Yılmaz. Proudly created with Wix.com

bottom of page